0212 855 72 10       bilgi@hangiyuva.com
Kayıt   |   Beslenme   |   Servis
Etkinliklerimiz
Aile Koçluğu

Önceliğimiz,  çocuğa refakatçi koçluk yerine anneye   koçluk yaparak, aile içi iletişim ve “özel çocuk” ile birlikte yaşamayı öğrenme de yol rehberliği yapmaktır. İlk tanı ile birlikte, ailenin ama özellikle annenin, çocuk yetiştirme ile ilgili bütün bildikleri kumdan kale olup yerle bir olmuştur.

Artık yeni şeyler öğrenme zamanıdır. Koçluk çalışmalarımız da annenin ve ailenin özellikleri doğrultusunda bir sonraya atılması gereken adımlarda da yol arkadaşlığımız devam etmektedir. Hedefimiz, evde ki otoritenin gerçek yerini bulmasını ve çocuğun ihtiyacı olan ebeveyn duruşunun gelişmesini sağlamak.

Çalışma yaklaşımımız da  çocuğun dilini anlama ve hemen ardından onun yerine “YAPMA”  değil “YAPTIRMA” aşamasına geçişi sağlamayı öngörüyoruz.

Aile İçi İletişim

En hassas durum kardeş var ise yaşanmakta…

Eğer büyük ise, hayatın gelecek kısmının sorumluluk mesajları her fırsatta sufle  edilirken, aynı zaman da aile içi davranış odağında ikinci plana düşmek…

Veya, küçük ise, büyük ve farklı olan çocukla ebeveyn olma hallerinin tüm yaşanmamışlığını küçük de yaşamak…Ona da böylece abartılı davranış ile ebeveyn davranış bozukluğunu yansıtmak…

Her iki durum iç içe de olabilir, tersi de olabilir…Ama sonuç da normal öğrenen ve büyüyen çocuğun da ister büyük ister küçük olsun hayata dair bu yaşamdan alacaklı olması halleri oluşmakta.

Ve doğaldır ki, bir şekilde hiç büyümeyecek kardeşi ile bazı yaşanmamışlıkları olacak.

Kozaköy olarak, biz kardeşler kuzenler arası iletişimi de geliştirecek tek ve ilk ortak dil olan “ oyun “ partneri haline getirmeyi önceliğe alıyoruz.

Çocuklar ne kadar çok şey paylaşırsa o kadar ortak dili de kendi aralarında geliştirerek  doğal bir şekilde interaktif  iletişime geçmiş oluyorlar.

Aynı şey, baba ve yakın akraba ile de gelişen ve keyifle paylaşılan davranışlar zincirini oluşturduğunda “HAYATA KATILIM “ tam sağlanmış oluyor…

Çocuğa yakınlık hisseden hiç kimse belli bir aşamadan sonra araya iletişimsizliği

bahane olarak koyamıyor…

Kendine Yetme

Her anne babanın temel kaygısı “bizden sonra” dır. Burada dikkatleri hep özel çocuğun  kendine yetebilme ,  kendini ifade edebilme en azından gelecekte yaşamına eşlik etmesi gereken yakınlarının gözetimi altında yaşayabilmesi en temel hedeftir.

Bizim hedefimiz ise, yine çocuğa bağlı olarak kendini geliştirme , akademik yeti kazanma ve mümkün ise beceri geliştirir ve üretir hale gelmesini sağlamaktır.

Kozaköy’de yaş kısıtı olmadığından, her yaş ve aile içi durumlar önceliğinde

aile /çocuk için çeşitli çalışmalar planlanmakta.

Bugün kahvaltısını annesi ile birlikte hazırlayan kızlarımız, bulaşık ve çamaşır makinesini kullanır ve yerleştirir hale gelen oğullarımız ve yardımcı bahçıvan ve ev işlerine yardım edebilecek delikanlılarımız vardır.

Duyu Bütünleme

1920’ler de Rudolf STEINER ile klasik 5 duyu  yerini 12 duyu organına çoktan bırakmış durumdaydı…

Ama uzun süre, ve halen bir çoğumuz için  , beş duyu denilince ; işitme, görme, koku alma, tat alma ve dokunma duyuları diye bilinen ile sınırlı.

Oysa ki, ülkemizde de  artık uluslararası bir çok eğitsel yaklaşımlara eğilim ile dünyaya farklı pencerelerden bakabilmekteyiz.

Bu çerçevede, duyularımızın zenginleştiğini ve neler olduğunu bilerek çocuklarımıza yaklaşmaktayız.

Mesela, denge duyusu ve insanın içine yönelik duyu organlarından bahsedebiliriz. Alışılagelen duyulardan bahsedince insanın duyularının bir bölümüne erişilmiş olacağız, oysa ki on iki duyuya hakim olunduğunda insana bütünde bakmış olacağız.

Rudolf  Steiner’ e göre, duyularımızı sıraladığımızda “ben duyusu, düşünce duyusu, sözcük duyusu, işitme duyusu, ısı duyusu, görme duyusu, tat duyusu, koku alma duyusu, dokunma duyusu, denge duyusu, devinim duyusu ve yaşama duyusu”  olarak on iki duyuyu saymış olmaktayız. Gerçi bunların hepsinin hayatımızda karşılığı olmakla beraber biz duyularımız diye bakmayıp hayatın içinde önümüze doğal çıkışlar diye bakıyoruz…

Hislerimiz, yaşama duygumuz, dengemiz “ben” olma hallerimiz aslında bildiklerimiz.

İşte biz  Kozaköy olarak, “özel çocuklarımıza” bu ayrıntıda ama “doğallıkla”  baktığımızdan ve davrandığımızdan dolayı  bir çok şeyin kendiliğindenmiş  gibi yerini bütünlük için almasını sağlıyoruz. 

Yaşanmış örneklerimiz,  bu  duyularla ve bu duyuları  harekete geçiren davranışsal  yaklaşımlarımızdan oluşmakta…  

Biz hayata bir parça da mistik bakmaktayız…Birlikte “iyi olma halleri” bizim esin kaynağımız.

Beslenme

İster “özel çocuk” ister “normal gelişim gösteren çocuk” olsun en doğru beslenmeyi aile ile masaya oturana kadar yaşamakta.

Çocuklar ne zaman ki büyüyerek masaya oturuyor, yanlış beslenme alışkanlıkları da sıkıntı yaratmaya başlıyor.

Bu nedenle özellikle ailenin alışveriş  ve annenin mutfak alışkanlıkları çok önemli.

Kozaköy’de klasik anneanne usulü beslenme öngörülmekte ve koşullar elverdiğince mevsiminde olan beslenme alışkanlığı yerleştirilmeye çalışılmakta.

Özellikle market alışverişleri bir kabusa dönüşen ailelerin bu sorunu “özel çocuklar” ile yapılan sosyalleşme çalışmalarımızın başında yer almakta, bir süre sonra marketten ,pazardan sebze meyve alan keyifli çocuklara dönüşmekteler.

Çocuklarımızı, mümkün olduğunca paketlenmiş ve bağımlılık yapan ürünler yerine sağlıklı ve bulunabildiği ölçüde doğal ürünlere alıştırmaktayız.

Kilo yönetimi yanısıra, abur cubur alışkanlıkları yerine kurutulmuş meyveler ve kavrulmamış kuruyemişlere alıştırmaktayız.

Sebze  başta olmak üzere, hiç yemek yemez denen  çocuklarımızın neleri üstelik de severek yediklerini gördüğümüz gibi, en önemlisi   bu davranışı besleyen tavrın annenin kendinden kaynaklandığını  görmüş olmasıdır.

Çocuğunun aç kalacağı endişesi, doymadığı sanısı, çocuğun dayatmalarına dayanamamalar beslenme alışkanlığını  açmaza sokan temel yanılgılarımızdır.

Artık, Kozaköy aileleri doğru beslenmeyi alışkanlık haline en azından  kendi adlarına olamasa da çocukları adına öğrendikleri gibi uygulayabilmekteler de.

Ve  kendi alışkanlıklarından “vaz geçmeyi “ ve “ saklanacak yiyecek” alışkanlıklarından vaz geçerlerse sorunları büyük ölçüde  çözeceklerini öğrenmeleri annelerimiz de  çok büyük farkındalık yaratmakta.

Çocuklarımızın metabolik yapıları, besin destek  ürünleri  ve ağır metal durumları da beslenme sorunları gibi aile ile birlikte birlik de takip ettiğimiz protokollerdir.

Kozaköy’ de özel çocuğa bakış açımız; “HAYAT BİR BÜTÜNDÜR” çocuğa tek taraflı bakmak gelişimin önünü daraltan durumdur. 

Özbakım

Özellikle “özel çocukların” kendine yetebilme hallerinin başında öz bakım becerisinin gelişmesi hedeflenir. Bedensel farkındalığı, tuvalet becerisi , diş fırçalama ,temizlik  ve benzeri yaşamsal hassasiyetler temel çalışmaları oluşturur.

Yaşı ilerlemiş ve benzeri becerileri gelişmemiş bireylerde özellikle öğrenme çalışmaları başlatılır ve anneye evde devam edebilme ve takip destek hizmeti verilir. Özellikle “ergen dönem sorunları”  ortak tavır geliştirerek çözüm aradığımız temel sorunların başında yer almakta.

Kozaköy ekibi olarak modül programı biten ve dönmek durumunda kalan aile ile telefon başta olmak üzere teknolojik her türlü iletişim aracı ile destek vermeye devam etmekteyiz.

Takıntılar

Takıntısız insan var mı?...Yetişkinlerin takıntısı obsesiflik iken ve problem düzeyde değil ise espri konusu olan “TAKINTI “ halleri özel çocuklar için ciddi sorun oluşturmakta. Fakat gördüğümüz bir şey var ki, masum olmakla ve konuşulduğunda mutlak bir savunusu olmakla beraber aileler de de takıntılar gözlemlemekteyiz.

Kozaköy anlayışı için, hedef yaklaşım, takıntıları iyi tanımlayarak vazgeçirmeye dönük davranışsal çalışmalar kadar beceriye dönüştürmek .

Titizlik ile beceri arasında kalan haller çocuklarımızın yaşı büyüdükçe yaşamsal beceri odaklı gelişime esin kaynağı olabilir..

Akademik çalışmalara katılan çocuklar için okullarda ki eğitimciler bu yönlerini besleyerek gelişmeler sağlayabilirler…Biz var olan sistemde hangi tür merkeze ve eğitim kurumuna giderse gitsin “ aile ve çocuk iletişimi arasına eğitimci ilişkisini”  de koyarak işbirliği için de olmayı benimsiyoruz.

Örneğin, sıkılmadan odaklandıkları bir şey de sayısal ve zaman sorunu yaşamayan çocuklarımız için, mozaik çalışması, dokuma ,yüzme, enstrüman çalma gibi yeteneğe dönebilir..

Fakat çocuğun özelliklerine ,zamana ve aileye bağlı gelişecek dinamiklerdir.

Hayat ve Akademik Öğrenme

Kozaköy’de amaç çocukların aileleri ile birlikte  en azından “aylık koçluk  modülü” ile yapabildiklerini göstermek ve modellemek.

Amaç, yurdumuzun dört bir yanından gelen ailelerin memleketine döndüğünde  sahip olduğu koşullardan en iyiyi alabilir hale gelmesini sağlamak.

Bu nedenle, belirli yaş seviyesinde bile gelen çocuklarımız için salt sayma refleksi bize bir şey ifade etmediği gibi, bizim için ritmik belirli bir sayıya kadar sayması  yerine, daldan 3 elmayı alıp birini arkadaşı ile paylaşmayı bilmesini önemsiyoruz.

Dolaptan kırmızı kazağını almasını, alt –üst kavramı ile pijamalarını giymesini , iç - dış kavramı ile üstünü çıkardığında düzelterek / katlayarak dolabına koymasını, çoraplarını giyerek ayakkabılarını bağlamasını önceliğe alıyoruz.

Bahçede yapılacak çalışmalar ile kendi çiçek bahçelerini hazırlayabildikleri gibi, nane maydanoz ve marul yanısıra domates ,biber salatalık ve daha nicelerini yetiştirme şansına  sahipler…

Farklı dönemlerde gelenler  için ,biri tohum ekmiş, biri çapalamış biri sulamış birileri de toplamış ve yemiş tablosu yaşanmakta…

Tutarlı ve kararlı davranışlarla olabileceğini ve çocuklarının bunları yapabildiğini gören ve davranış geliştiren aile, ev içi hayatlarını ortak dil ile bir hale yola koyduğunda, artık çocuğunun okullu olmasının , okuldan bir ödevle gelmesinin ve bunu birlikte yapabilmenin bir tadı ve anlamı olduğunu anlamakta ve yaşamakta.

Sosyal Hayata Uyum

Davranış bozukluğu yerleşmiş, keskin, agresif ,iletişime kapalı ama kendince ortam hakimiyeti sağlamış kendi koşullarını kabul ettirmiş “özel çocuklarımız” için  hedefimiz, “hayata bağlanma” durumuna geçişi sağlamak.

Geçici olarak,  davranışsal tutarlık için tek “koç” ile çalışılırken birlikte yaşama gizini çözdüğümüzde , bizim için elde ettiğimiz “anahtar “  bir davranış maymuncuğuna dönüşmekte ve  gün için de her koç ile genellemeye geçiş uygulanmakta.

Amacımız salt “komut” ile hareket eden değil, genellemeye geçiş ile hayat içinde birlikte olduğu her insanın “söylemi” ile hareket edebilmesidir.

Özellikle  “özel çocuklarımızın”  ortak sorunu berbere /kuaföre gitmek ve saç kestirmektir.

Kozaköy’ün oğulları kızları  berberin / kuaförün  söylemleri  ile saçlarını kestirme durumunu çok rahat yaşamaktalar.

Çocuklarımız zorlu davranışları ile değil uyumlu halleri ile  dikkati çekmekteler.

Spor ve Ruhsal Sağaltım

Kozaköy’de amaç çocukların aileleri ile birlikte  en azından “aylık koçluk  modülü” ile yapabildiklerini göstermek ve modellemek.

Amaç, yurdumuzun dört bir yanından gelen ailelerin memleketine döndüğünde  sahip olduğu koşullardan en iyiyi alabilir hale gelmesini sağlamak.

Bu nedenle, belirli yaş seviyesinde bile gelen çocuklarımız için salt sayma refleksi bize bir şey ifade etmediği gibi, bizim için ritmik belirli bir sayıya kadar sayması  yerine, daldan 3 elmayı alıp birini arkadaşı ile paylaşmayı bilmesini önemsiyoruz.

Dolaptan kırmızı kazağını almasını, alt –üst kavramı ile pijamalarını giymesini , iç - dış kavramı ile üstünü çıkardığında düzelterek / katlayarak dolabına koymasını, çoraplarını giyerek ayakkabılarını bağlamasını önceliğe alıyoruz.

Bahçede yapılacak çalışmalar ile kendi çiçek bahçelerini hazırlayabildikleri gibi, nane maydanoz ve marul yanısıra domates ,biber salatalık ve daha nicelerini yetiştirme şansına  sahipler…

Farklı dönemlerde gelenler  için ,biri tohum ekmiş, biri çapalamış biri sulamış birileri de toplamış ve yemiş tablosu yaşanmakta…

Tutarlı ve kararlı davranışlarla olabileceğini ve çocuklarının bunları yapabildiğini gören ve davranış geliştiren aile, ev içi hayatlarını ortak dil ile bir hale yola koyduğunda, artık çocuğunun okullu olmasının , okuldan bir ödevle gelmesinin ve bunu birlikte yapabilmenin bir tadı ve anlamı olduğunu anlamakta ve yaşamakta.

Resim ve Müzik

Her çocuk ilk müziğini anne karnında dinlemeye başlamakla beraber, doğduğu andan bakarsak ninni ile başlar demek daha doğru geliyor.

Ve ne yazık ki yüzlerce yaptığımız görüşmelerden  öğrendiğimize göre de ,anne ilk tanı sonrası ne yapacağını bilememekle beraber nasıl olsa anlamıyor diye önce ninniyi kesiyor…

“KOZADAN HAYATA” yaklaşımı içinde ilk tanı ve bize geldiği yaş aralığında ki öğrenme yaşını yeniden tespit ettiğimiz çocuklarımız ile şarkılı, oyunlu  katılımcı ve boyalarla renkli bir hayat sağlıyoruz.

“Kırmızı balık” şarkısını  birlikte söylerken kırmızı rengi, balık figürünü de birlikte öğrenen çocuk ve anne sınıf çalışmalarını birlikte yaparken evde de  kaliteli vakit geçirmeyi geliştirmiş oluyorlar.

Müzik uğraşısında vurmalı enstrümanlar , piyano ve melodi özellikle bazı otizmli çocuklarımız için çok başarılı dışa vurum fırsatları sağlamakta…

Profesyonel anlamda, sanat terapisi yaklaşımında;  resim –müzik –seramik –çamur ve çocuk ilişkisi kaçınılmaz  ruhsal sağaltım  sağlamakta yanı sıra  yetenek geliştirici özellik taşımakta.

 

Reggio Emilia yaklaşımı ile,  boyalar  ve duvarlar…  ve çocuklar.. ve özgürce yansımalar…

Kozaköy modelinde ise yaklaşımımız, sanatçı yaratma iddiası ile baskı altına alınmadan var olan kapasiteyi en etkin biçimde ortaya çıkarmak.

Ama mutlaka bu alanlarda yapılacak çalışmalar ile  güne renk katmak… keyifle yaşamak… 

Duyurular   
  • Doğumgünü Kutlamaları
  • Akvaryum Gezisi